
AÇE’DE BULUNAN BİTAİ KÖYÜNDEKİ HEMEN HER EVİN KAPISINDA TÜRK BAYRAĞI ASILIDIR. AÇE BAYRAĞI TÜRKİYE BAYRAĞIYLA HEMEN HEMEN AYNIDIR. ÇÜNKÜ OSMANLI SULTANLARI HEDİYE OLARAK AÇE SULTANLARINA KENDİ SANCAKLARINI GÖNDERMİŞLER. AÇE SULTANLARI DA BU HEDİYEYE HÜRMETEN ÜLKELERİNİN BAYRAĞINA AY YILDIZ İLAVE ETMİŞLER.
SARAH FAZILLA • ANANDA MALISYA
I.GEZ
“Yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki ibret almış kalplere yahut işitmiş kulaklara sahip olsunlar! Şu bir
gerçek ki gözler körleşmez, fakat göğüslerdeki kalpler körleşir.” (Hac,46)
GENEL KÜLTÜR
Endonezya; Güneydoğu Asya’da bulunan, 250 milyon nüfusa sahip bir ülke. Dünyadaki 4. en kalabalık ülke olan Endonezya, aynı zamanda %90’ı Müslüman olan nüfusuyla en kalabalık İslâm ülkesi.
Başkenti Cakarta. Ülkede 250’den fazla etnik dil kullanılıyor. En önemli özelliklerinden birisi, Endonezya’nın 17.508 adadan oluşmasıdır. Gezmeyi düşünenler için Endonezya’da 17 binden fazla ada var. Ama biz bu yazıda size yalnızca Açe’yi gezdireceğiz.
Açe eyaleti, Sumatra Adası’nın kuzeyinde bulunan özerk bir vilayettir ve İslâm şeraitine göre yönetilir.
AÇE’Yİ GEZERKEN BİLMENİZ GEREKENLER
HAVA ŞARTLARI

Eğer Açe’de gezecekseniz yanınızda mutlaka şemsiye bulundurmalısınız. Yazın her an yağmur yağabilir. Gerçi muson yağmurlarına şemsiye de yetmez, bir çatı altına sığınmak en iyi çözümdür. Endonezya tropikal bir ülke olduğu için her zaman sıcak ve yağmurludur. Bu yüzden Açe’de gezerken ince kıyafetler tercih etmelisiniz. Nisan ve ekim ayları arasında ise hava biraz daha kurudur.
Açe’de soğuk iklime sahip bölgeler de var. Bu bölgelerin en meşhuru ve soğuğu Tokengon kasabasıdır. Burası için Açe’nin buzdolabı derler. Buranın halkı -kış yaz fark etmez- evlerinde her zaman soba yakarlar. Tokengon kasabası, rakım olarak yüksek bir kasabadır. Harika bir manzarası olan Tokengon kasabasından Açe’nin her yerini seyredebilirsiniz.
TURİSTİK YERLERİ
Endonezya, dünyada cenneti andıran en güzel yerlerden biridir. Jakarta, Sumatra, Java, Bali, Komodo adaları, Endonezya’nın en meşhur turistik adalarıdır.
Açe, turistlere pek cazip gelmiyor çünkü alkollü içki kullanımı yasak, yerli halkın tamamı tesettürlü ve turistlere göre eğlence mekânları yok. O yüzden Açe, turistler için sadece Pulau Weh adasına geçmek için kullanılan bir köprü vazifesi görüyor.
KULLANILAN DİLLER
Endonezya’ya gelirken Endonezce öğrenmeye ihtiyacınız yok. Burada gezmek için İngilizce veya Arapça bilmeniz yeterli. Zira Endonezce köylere göre bile farklılık gösteriyor. Endonezya’da 250’den fazla yerel dil kullanılıyor ve bazen aynı şehrin içerisinde bile birbirimizi anlamadığımız olabiliyor.
Endonezya’da halkın %50’si İngilizce konuşabilmektedir. Ayrıca satıcılar da genellikle İngilizce bilirler.
Açeliler için Arapça öğrenmek çok önemlidir. Açe’de çocuklar gündüz okula gider, okuldan sonra da mutlaka medrese eğitimi alırlar. Aslında anneler de çocuklarına öğretebilecek kadar temel İslâmî ilimleri bilirler ama yine de çocuklarını câmiye gönderirler. Câmi ve cemaat sevgisi çocuklara bu yaşta kazandırılır.
Açeli çocuklar mutlaka küçük yaşta Kur’ân öğrenir. İslâmî ilimlerde ilerlemek isteyenler ise Arapça da öğrenirler. Biz, Türkiye’ye gelmeden önce nahiv ve sarf dersleri görmüştük. Açe’de hafızlığa da önem verilir ve hafız sayısı çoktur.
Medreseden mezun olanlar İslâmî ilimlerde derinleşmek için tercihen Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan’a giderler.
Umre ve hac ibadetleri, Endonezyalılar için çok önemlidir. Türkiye’de hacca genellikle orta yaş ve üzeri insanlar gidiyormuş, bizde ise gençlerin gitmesi âdettir. Yaşlılar, hac ve umre vazifelerini gençken yapmışlardır. Özellikle yeni evlilere hac veya umre hediye edilir.
TERCİH EDİLEN KIYAFETLER

Endonezya çok sıcak bir ülke olduğu için kıyafetler olabildiğince ince ve hafiftir.
Endonezya’da nüfusun %90’a yakını Müslüman olduğu için hanımlar genelde tesettürlüdür ama tesettür zorunlu değildir. Açe’de ise hanımların tesettürlü olması, kanunen zorunludur.
Türkiye’de genellikle namaz kıyafeti olarak kullanılan iki parça kıyafet, bizim yerel giysimizdir. Altı etek şeklindedir ve üstü de baştan başlayıp el bileklerine kadar inen bir örtüdür. Bu kıyafetin, günlük giysimiz hâline gelmesinin namaz alışkanlığından kaynaklandığını düşünüyorum.
Biz Endonezyalılar, çok renkli ve sıcak karakterli insanlar olduğumuz için tabiatımıza uygun olarak rengârenk giyinmeyi de seviyoruz.
Erkekler de rahat, serin ve tesettüre uygun olduğu için etek benzeri bir kıyafet giyerler. Aslında bu kadınların giydiği gibi bir etek değildir. İhram gibi katlanarak bedene sarılan bir kumaştır.
Ayrıca Açe’de peçe kullanmak oldukça yaygındır ve pantolon giyen hanımlar zabıtalar tarafından uyarılabilir.
ULAŞIM

kullanılan bir araçtır.
Ada sayısı 17 bin olan bir ülkede ulaşımın pek de kolay olmayacağını tahmin edebilirsiniz. Endonezya’da ulaşım, ülkenin adalardan oluşması sebebiyle genellikle aktarmalı olarak sağlanır.
Bu aktarmalar, Endonezya’ya gelirken başlar. Ülkenin Hint Okyanusu’nda bulunması sebebiyle pek çok ülkenin hava yolları aktarmalı uçuş hizmeti verir.
Ziyaretçilerin adalar arası seyahatini kolaylaştıracak köprülerin sayısı çoktur. Adalar arası geçişi hızlıca sağlayan feribot, deniz taksisi ve başka deniz vasıtaları da hizmet vermektedir.
Siz Türkler yürümeyi çok seviyorsunuz ama bizler pek yürümeyi sevmeyiz. Bu yüzden Endonezya’da her yerde motosiklet görebilirsiniz. Şehir içi ulaşımı sağlamak için otobüs, taksi gibi araçların yanında erkeklerin kiralayarak kullanabileceği motor taksiler de vardır.
II.GÖR
OSMANLI ESERLERİ
Açe ve Türkiye coğrafî olarak birbirine çok uzak olsa da kültürel olarak çok yakındır. Gâzi Cihan Şah tarafından kurulan Açe İslâm Devleti, 16. asırda Osmanlı Devleti ile dostluk anlaşması yapmıştı. Çünkü Portekizliler, Açe Sultanlığı’nın Kızıldeniz’e ve Yemen’e gönderdiği gemilere Hint Okyanusu’nda saldırılar düzenliyordu. Açe Sultanı, bunun için Kânûnî Sultan Süleyman’dan yardım istedi. Bunun üzerine Osmanlı gemileri, Açe Sultanlığı’na ait gemilerin denizdeki güvenliğini uzun yıllar boyunca sağladı. Bu dostluğun bir nişânesi olarak Açe câmilerinde hutbeler yıllarca Osmanlı sultanları adına okunmuştur.

gündüz okula gider, okuldan sonra da mutlaka medrese eğitimi
alırlar. Aslında anneler de çocuklarına öğretebilecek kadar temel
İslâmî ilimleri bilirler ama yine de çocuklarını câmiye gönderirler.
Câmi ve cemaat sevgisi çocuklara bu yaşta kazandırılır.
Osmanlı Devleti, bütün bu yardımlara karşılık olarak Açe Sultanlığı’ndan vergi almak yerine devletin Rabîulevvel ayında Efendimiz (s.a.v.)’in dünyayı teşrîfini resmî olarak kutlamasını istemiş. Bu hâdiseden Osmanlı’nın Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e olan muhabbetinin kıtalar aştığını anlıyoruz. O zamandan beri Endonezya’da her yıl 12 Rabîulevvel resmî tatildir ve Efendimiz (s.a.v.)’in doğum günü büyük bir heyecanla kutlanır.
Ayrıca Açe’de adı Selahaddin Mezarlığı olan büyükçe bir Osmanlı mezarlığı var. Bu mezarlık tsunamiden çok zarar görünce Türk Kızılayı bu mezarlığı restore ettirdi. Bu mezarlıkta bir de müze bulunuyor. Bu müzede Açe sultanlarının Osmanlı sultanlarına yazdığı mektuplar, bazı resmî belgeler ve birtakım malzemeler sergilenmekte.
Açe’de bulunan Bitai köyü, Türk köyü olarak bilinir. Bunun sebebi bu köye vaktiyle Türk askerlerinin yerleşmiş olmasıdır. Bu askerler, köy halkına hem top yapmayı öğretmiş hem de burayı askerî bir eğitim merkezi hâline getirmişler. Ancak bu topları Açe’de görmek maalesef mümkün değildir. Bu topları görebilmek için Hollanda’daki Bronbeek Tarih Müzesi’ne gitmelisiniz. Çünkü 18. yüzyılda Hollandalılar Endonezya’yı işgal ettiğinde bu topları savaş ganimeti olarak ülkelerine götürmüşler.
Bu köyde hemen her evin kapısında Türk bayrağı asılıdır. Açe bayrağı Türkiye bayrağıyla hemen hemen aynıdır. Çünkü Osmanlı sultanları hediye olarak Açe sultanlarına kendi sancaklarını göndermişler. Açe sultanları da bu hediyeye hürmeten ülkelerinin bayrağına ay yıldız ilave etmişler.
CÂMİLER:
Açe’deki câmiler genellikle birbirine benzer. Çok büyük ve yüksek olmayan, düz yapıda câmilerdir ve serin olması için her yerden hava alacak şekilde yapılmışlardır.
Açe’deki câmileri Endonezya’daki câmilerden ayıran en belirgin fark, Ramazan ayıdır. Ramazan’da Açe’deki bütün okullar tatil edilir ve halk adeta câmilere taşınır. İnsanlar sürekli ibadet hâlindedir. Çocuklar da câmilerde Kur’ân okur ve ezberler.
Açe’de çocukların dinî eğitimine çok önem verildiği için câmiler çocuklarla doludur. Câminin bakımı köy halkına aittir. Câminin imamı, o mahallenin büyüğüdür. Câminin müezzini ise köyün gençleridir. İmamlar devletten maaş almaz, halkın topladığı paralarla imamın ücreti ödenir ve câminin ihtiyaçları karşılanır.
Açe’de çok büyük binalar sevilmez. Câmi bulunan bir yerde hürmeten câminin minaresinden yüksek bina yapılmaz. Açe’nin en büyük câmisi Beytü’r-Rahman Câmii’dir ve bölgede tsunamiden zarar almadan kurtulan tek binadır.
Beytü’r Rahmân Câmii, Açe Sultanı İskender tarafından 1612’de inşâ ettirilen ahşap bir câmidir. 1873’te Hollandalı askerler Endonezya’yı işgal ettiklerinde bu câmiyi yakmışlar. Bunun üzerine Müslüman Açeliler bu askerlerin komutanı Khohler’i câmi avlusunda öldürmüş. Hollandalılar bu direnişten korkup geri adım atmışlar. Câmiyi yeniden yapma sözü vermişler ve temelini atmışlar. Ancak Açeliler kâfirlerin yaptığı câmide ibadet etmeyi istemedikleri için Endonezyalı ve Arap mimarlara câmiyi yeniden yaptırmışlar. İşte bu câmi, hem işgalden hem de tsunamiden kurtulan bir kale gibi, Açe’nin kalesi olarak dimdik ayaktadır.
TSUNAMİ’NİN İZLERİ
Bildiğiniz gibi tsunami felâketi 2004’te neredeyse Açe’yi tamamen yıktı. Bu felâkette 230.000 kişi hayatını kaybetti.

sürüklenen “Kapal Apung” gemisi
İşte o zaman sizler, 400 yıl önce bizi yalnız bırakmayan atalarınız gibi bizi yalnız bırakmadınız. Başta Türkiye Cumhuriyeti devleti olmak üzere İHH, Hüdâyi Vakfı, Kızılay gibi birçok insanî yardım kuruluşu bizim yanımızdaydı. Bu insânî yardım kuruluşlarının yetimhanelere yardımları aradan geçen 16 yıla rağmen devam ediyor. Tsunami sonucunda anne-babasız kalan binlerce yetim bu yardımlarla ayakta kalan yetimhanelerde korundu ve bugün de hâlâ yetimler burada eğitim görüyor. Bu yüzden bütün Endonezyalılar Türkiye’ye çok güvenir ve Türk halkını çok severler.
Tsunami sonucunda Beytü’rRahmân Câmii yıkılmadı ama çatlaklar oluştu. Bu hasarın izleri silinmedi, câmi özellikle tamir edilmedi ki; bu izlere bakıp ibret alalım. Tsunamiden kalan en büyük eser ise Banda Açe’de bulunan ve “Tsunami Gemisi” olarak bilinen ‘’Kapal Apung’’ gemisidir. Bu gemi bir elektrik üretme gemisi olarak kullanılırken tsunami dalgalarıyla denizden şehrin 4 km ortasına kadar sürüklenmiş. Bu geminin tekrar denize götürülmesi çok zor olunca da ibret olması için bir müze gibi şehrin ortasında bırakılmış. Ayrıca yüksek yerlere çıkınca görülebilen bazı mavi boyalı çatılar görürsünüz. Bunlar, tsunamiden kurtulan binalardır.
TROPİK ADALAR
Endonezya, dünyada bitki çeşitliliğinin en çok olduğu ikinci ülke. Açe de çok yeşil ve harika endemik çiçeklerle dolu bir bölge. Bu yüzden Endonezya’nın neresine giderseniz gidin kendinizi dünyanın cennetinde gibi hissedersiniz. Volkanik dağlar ve göller, el değmemiş yağmur ormanları, kirletilmemiş bembeyaz kumsallar…
Bali adası dünyada meşhur olan bir adadır. Ancak Müslüman Açe halkı o bölgeye pek gitmez. Çünkü o adanın halkının çoğu Budist’tir ve ada Budist tapınaklarıyla doludur.
FARKLI HAYVANLAR

Borneo Adası’ndaki ulusal parkta piton, maymun, timsah, orangutan gibi pek çok ülkede görülebilecek hayvanların yanı sıra makakları, bulut benekli leoparları, güneş ayılarını görebilirsiniz.
Komodo Adası’nda bu adaya has bir sürüngen olan ve adını da adadan alan Komodo ejderleri yaşar. Bu hayvan, en büyük sürüngendir, ot ve leş ile beslendikleri için insanlara zarar vermezler.
Sulaweski Adası’nda pek çok kuş türü yaşar. Maleo kuşları, sığırcıklar, cennet kuşları, bu bölgede yaşayan özel kuş türlerinden bazılarıdır.
Java Adası’ndaki Javan gergedanları ile Sumatra kaplanları da bölgemizde bulunan dünyaca meşhur hayvanlarındandır.
III. YE
ANA YEMEKLERİMİZ
Okyanusun ortasında bulunan bir adalar ülkesi olarak tabii ki en temel gıdamız deniz ürünleridir. Her türlü balığı ve deniz ürünü yiyoruz. Fıkhî mezhebimiz Şafii olunca denizden çıkan her şey bize helâl elhamdülillah.
Türkiye’ye geldiğimizde en zor alıştığımız şey yemekler oldu. Çünkü pilav, ekmek her yerde aynıdır diye düşünürken onların bile çok farklı olduğunu gördük. Çünkü biz pilavı her öğünde yeriz ama yağsız, haşlayarak pişiririz. Siz ise yağda pişiriyorsunuz. Biz ekmeklerimizin içine bir şeyler koyarız, biraz poğaçaya benzer. Ama Türkiye’de ekmeklerin içi boş.
Bütün Uzakdoğu’da olduğu gibi noodle, sulu et ve tavuk yemekleri çok yenir. Ülkemizde büyükbaş hayvan çok bulunmadığı için et pahalıdır ve süt de pek bulunmaz. Ama balık ve tavuk çoktur. Yumurtayı ve balığı her öğünde yiyebilir hattâ çorbalara bile ekleyebiliriz.
Sizlere damak tadınıza uygun bir Açe yemeği tarif etmek istiyorum.
“KÖRİ SOSLU TAVUK”
Hazırlama süresi: 10 dakika
Pişirme süresi: 20 dakika
4 Kişilik Bir Yemek İçin Malzemeler:
600 gram kuşbaşı tavuk göğsü
2 yemek kaşığı sıvı yağ
1 yemek kaşığı un
1 yemek kaşığı tereyağı
2 süt bardağı sıcak su1 tatlı kaşığı köri
1 çay kaşığı karabiber
1 çay kaşığı tuz
Bir tutam maydanoz
Köri Sosu:
Ayrı bir tavada 2 yemek kaşığı tereyağını sos tenceresinde eritin. 1 yemek kaşığı unu ekleyin ve kokusu çıkıp rengi değişene kadar karıştırarak kavurun. Kavrulan una 2 su bardağı soğuk sütü ekleyin ve unun topaklanmaması için bir çırpıcı yardımıyla hızlıca karıştırın.
Sosu süt yerine aynı oranda krema ilavesiyle de hazırlayabilirsiniz. Ancak kremayı kesilmemesi için son anda ekleyin ve sosu çok fazla kaynatmayın.
Yapılışı:
2 yemek kaşığı sıvı yağı bir tavada kızdırın. Kuşbaşı doğranmış 600 gram tavuk göğsünü tavaya koyun. Suyunu çekene kadar orta ateşte kavurun.
Kızarmış tavuğu bir tabağa alıp üzerine hazırladığınız köri sosunu dökerek servis yapın.
İÇECEKLERİMİZ
Acı kahvemiz dünyada oldukça meşhurdur. Kahve çekirdekleri ıslak soyulduğu için ülkemizin kahvesi çok lezzetlidir. Volkanik toprakların bu lezzeti daha da arttırdığını söyleyebiliriz.
İçecek olarak Türkiye’de olduğu gibi süt, yoğurt, ayran tüketilmez ama Hindistan cevizi suyu ve sütü içilir. Pek çok tropikal meyvenin suyu da her yerde bulmanız mümkün.
MEYVELERİMİZ

Artık Türkiye’de de market reyonlarında görebildiğiniz tropikal meyvelerin hepsini Endonezya’da rahatlıkla bulmanız mümkün. Meyvelerin kraliçesi mango, rambutan, mangosteen, ananas, dragon meyvesi, passion, pomelo, jack fruit gibi çok çeşitli meyvelerimiz var. Sokaklarda soyulup dilimlenip yemeye hazır vaziyette satılır.
Ama bir meyve var ki bu meyve sadece Endonezya’ya özel ve başka bir yerde bulmanız mümkün değildir. Adı Durian olan bu meyve bize göre dünyanın en güzel meyvesidir. Krema gibi diğer meyvelere benzemeyen çok güzel bir tadı vardır ve çok yumuşaktır. Tek kötü özelliği, kokusu. Kokusu sebebiyle otobüslerde, uçaklarda taşınması yasak olduğu için başka bir ülkede bulup yemek imkânsızdır. Deneyen yabancılar ya çok seviyor ya da çok tiksiniyor. Bu meyvenin tadına bakmak için Endonezya’ya gelmelisiniz.
Sizlere seveceğiniz ve Endonezya’ya gelmenize yetecek bir bilgi vermek istiyorum:
Açe’nin diğer adı “Serambi Mekkah” Mekke’nin ön bahçesi, balkonu” anlamına gelen bu ismin Açe’ye verilmesinin sebeplerinden biri, İslâm’ın Endonezya’ya ilk defa Açe bölgesinden girmiş olmasıdır. Açe’ye kumaş ticareti için gelen Arap bir tüccar, bir müşterisine yanlışlıkla özürlü bir kumaş satar ve bunu fark edince sattığı kişiyi çok zor da olsa bulur. Ona durumu anlatır ve ücretini iade eder. Bu olay, Açe sultanının kulağına kadar gider ve bu hâdise çok dikkatini çeken sultan, tüccarla tanışmak ister. Bu ticaret ahlâkının İslâm’dan kaynaklandığını öğrenen ve bu ahlâka hayran kalan Açe sultanı ve Açe halkının çoğu Müslüman olur. İşte bu misâlden de anlaşıldığı gibi hakiki bir Müslüman ticaretiyle bile tebliğde bulunabilir.
“Serambi Mekkah” adının ülkemize verilmesinin diğer sebebi ise şu: Takımadalardaki Müslümanlar Açe’ de toplanırlar ve burada birkaç gün kaldıktan sonra Mekke’ye doğru hac yolculuğuna çıkarlarmış. İşte bu yüzden Açe, Mekke’nin ön bahçesi olarak kabul edilmiş.
Açe aynı zamanda Osmanlı’nın uzak diyarlardaki toprağıdır.
Bizler, Türkleri çok seviyoruz ve biliyoruz ki siz de bizi çok seviyorsunuz. Sizleri Mekke’nin ön bahçesine ve Osmanlı mirası topraklara bekliyoruz.