Dergi

UZAKDOĞU’YA İSLÂM NASIL GİRDİ?

UZAK DOĞU ÜLKELERİ DENİNCE AKLA ÇİN, JAPONYA, ENDONEZYA, FİLİPİNLER, MALEZYA, BRUNEİ, SİNGAPUR, DOĞU TİMOR, TAYLAND, LAOS, KAMBOÇYA, VİETNAM, MYANMAR (BİRMANYA), ÇİN CUMHURİYETI (TAYVAN), BANGLADEŞ, PAKİSTAN, SRİ LANKA, KUZEY KORE, GÜNEY KORE VE MOĞOLİSTAN GİBİ ÜLKELER GELİYOR. ÇİN’LE BAŞLADIĞIMIZ YAZI DİZİMİZDE BU ÜLKELERİN İSLÂMİYET İLE NASIL TANIŞTIKLARINI ÖZETLE VE SIRASIYLA ELE ALACAĞIZ.

BUMERYEM GAFUR

1. ÇİN HALK CUMHURİYETİ

GENEL BAKIŞ

Başkenti: PEKİN
Nüfus: 1.396Milyar
Konuşulan Diller: Çince(Han) ve diğer etnik grupların dilleri
Dini: Çin, çok (dini) inançlı ülkedir. Çin’deki inanç sahiplerinin inandığı dinler şunlardan ibarettir: Budizm, Taoizm, İslam dini, Katolik dini ve Hristiyan dinidir. Çin’de vatandaşların kendi inancını seçmek, belirtmek ve dini kimliğini ifade etmek özgürlüğü vardır.
Para Birimleri: ÇİN Yuanı
Yüz Ölçümü: 9.6milyon km2
Konumu: Çin, resmî adı ile Çin Halk Cumhuriyeti, Doğu Asya’da üniter egemen devlet. Çin Komünist Partisi tarafından tek parti rejimiyle yönetilmektedir. Resmî adı Çin Halk Cumhuriyeti olan ülke, Doğu Asya’da bulunan üniter egemen bir devlettir. 1949’dan itibaren Çin Komünist Partisi tarafından tek parti rejimiyle yönetilmektedir.

Resmî dîni yoktur. Ateizm, resmen ve zorunlu olarak uyulması beklenen bir düşünce sistemidir. Çin anayasası 36. maddesine göre bir vatandaş, bir dine inanma ve inanmama konusunda özgürdür. Ancak iktidardaki Komünist Parti üyelerinin herhangi bir dine inanmaları kesinlikle yasaktır.

Günümüzde Çin’de inanç sahibi olan kimselerin inandığı dinler: Budizm, Taoizm, İslâm,Hristiyanlık’tır. Hristiyan halk çoğunlukla Katolik ve Protestan mezheplerine mensuptur.

“Aslında Hz.Peygamber (s.a.v.)’in Çin’e gönderdiği sahabi-elçinin adı Vehb b.Ebî Kebşe idi. Vehb, aynı zamanda o güzel peygamberin akrabasıydı. Çok iyi bildiğimiz gibi Sa’d b. Ebî Vakkas da, anne tarafından Peygamber efendimizin akrabası idi. Vehb, Sa’d b. Ebî Vakkas’a göre az tanındığından, muhtemelen, ‘Sa’d b.Ebî  akrabası’ olarak tanınmış ve zamanla adı unutularak sadece ‘Sa’d b. Ebî Vakkas’ kalmıştır.”

İSLÂMİYET’İN ÇİN’E GİRİŞİ

İslamiyet’in Çin’e girişi, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bölgeye elçi göndermesi ile olmuştur. Türkiye’de anlatılan bir rivayete göre Hz. Vehb ibni Ebî Kebşe, Hz. Peygamber’in emriyle Çin’e gitmiştir. Hâlbuki o zamanlar Çin, belki de bir yıllık mesafedeydi. Hazret-i Vehb  radıyallâhu anh–, oraya kadar gidip uzun bir müddet tebliğde bulunmuştur. Tang Hanedanlığı hükümdarı ile görüşmüş ve Hz. Peygamber’in (s.a.v.) İslâm dinine davetini bildirmiştir. Hükümdar, elçiyi iyi karşılamış ve Kanton vilayetine -bugünkü adıyla Guangzhou- yerleşerek oraya bir cami yapmasına müsaade etmiştir. Ülkenin en eski camisi olan bu cami, 627 yılında, diğer bir rivayete göre 651 yılında inşa edilmiştir ve adı Huai Sheng Si’dir.

Gönlünü kavuran Rasûlullah hasretini bir nebze olsun dindirebilmek ümidiyle Hz. Vehb, bir müddet sonra Medîne yollarına düşmüş ve bir yıl süren çileli bir yolculuğun ardından Medine’ye ulaşmıştır. Fakat Hz. Peygamber (s.a.v.) vefât etmiş olduğu için O’nu (s.a.v.) dünya gözüyle bir daha görememiş ve Hz. Peygamber’in kendisine tevdî ettiği hizmetin kudsiyyetinin idrâki içinde tekrar Çin’e dönmüştür. Çin’e gelen ilk sahabe olan Vehb bin Ebî Kebşe’nin kabri, bugün Çin’in en büyük şehirlerinden biri olan Guangzhou’dadır.

Çin’de anlatılan rivayette ise Hz.Vehb bin Ebî Kebşe adı geçmemekte, Çin’e ilk gelen sahabinin Sa‘d bin Ebî Vakkas olduğu kaydedilmektedir. Ancak Arapça ve Türkçe kaynaklarda bahsedilen sahabe Sa’d bin Ebî Vakkas, “aşere-i mübeşşere”den yani cennetle müjdelenen on sahabiden biri olarak bilinmektedir ve 674 yılında Medine yakınlarında vefat etmiş, Cennetü’l-Baki Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Çin Guangzhou’daki en eski camii. Huaisheng Camii. Vehb bin Ebî Kebşe(ra)’nin yaptırdığı rivayet edilmektedir.

Onun Çin’e gittiğiyle ilgili Arapça ve Türkçe kaynaklarda hiçbir bilgiye rastlanılmazken Çince kaynaklarda neden onun adı geçtiği Prof.Dr.İhsan Süreyya Sırma’nın Çin Müslümanları ve Çin’e Seyahat adlı kitabında şöyle açıklanmıştır: “Aslında Hz.Peygamber (s.a.v.)’in Çin’e gönderdiği sahabi-elçinin adı Vehb b.Ebî Kebşe idi. Vehb, aynı zamanda o güzel peygamberin akrabasıydı. Çok iyi bildiğimiz gibi Sa’d b. Ebî Vakkas da, anne tarafından Peygamber efendimizin akrabası idi. Vehb, Sa’d b. Ebî Vakkas’a göre az tanındığından, muhtemelen, ‘Sa’d b.Ebî Vakkas’ın akrabası’ olarak tanınmış ve zamanla adı unutularak sadece ‘Sa’d b. Ebî Vakkas’ kalmıştır.”

Daha sonra III. halife Hz. Osman da 650 yılında Çin’e elçi göndermiştir. Dönemin Çin imparatoru Yung-wei, İslamî öğretilerin Konfüçyüs öğretilerine çok yakın olduğunu hissetmiş ve bu dine saygı duyduğunu bildirerek Müslümanların burada cami yapmalarına izin vermiş fakat kendisi Taoizm inancında kalmayı tercih etmiştir.

Çinli tarihçi Yü Zhen-gui’un kaleme aldığı Çin Tarihindeki Siyasi İktidarlar ve İslâmiyet adlı kitapta ise Milâdî 651 yılından 798 yılına kadar Çin’e toplam 39 defa Müslüman elçilerin gönderildiği belirtilerek, ilk defa Çin’e yerleşip tebliğ faaliyetlerinde bulunan Müslümanların Arap tüccarlar ile İslamiyet’i kabul eden Fars ve Türk tüccarlar olduğu yazılmıştır.

TALAS SAVAŞINDAN SONRAKİ GELİŞMELER

 

Milâdî 751 senesinde Abbâsî Devleti ile Çin Tang Hanedanı askerleri arasında Talas Nehri kıyısında vukû bulan Talas Savaşı, İslam dininin Çin’de yayılmasında çok önemli bir etken olmuştur. Yenilgiye uğrayan Çin ordusunun esir düşen askerlerinin çoğu Müslüman olmuştur.

Talas savaşından sonra Tang Hanedanlığı’nda patlak veren Anşi İsyanı’nda çok can kaybı yaşanmış, Çin imparatorunun gücü bu isyanı bastırmaya yetmemiştir. Bu yüzden imparator, batıda bulunan Uygurlar başta olmak üzere, Araplardan ve Türklerden yardım istemiştir. Orta Asya o dönemde Abbâsî Halifeliğinin egemenliği altında idi. Dolayısıyla Anşi İsyanını bastırmaya gelen Orta Asyalı askerlerin arasında çok sayıda Müslümanların olduğu tarihî kayıtlarla yazıyor. Bu askerlerden dört binden fazlası savaş sonrası memleketine dönmeyip Çin’in başkenti Çang’an (günümüzdeki Xi’an) şehrine yerleşmiş, Çin vatandaşlığına geçmiş, İslamiyet’in Çinliler arasında yayılmasında büyük katkısı olmuştur.

Ateist rejim altında yaşamakta olan Çinli Müslümanlar eğitim yönünden geri kalmışlardır. Müslümanların çoğunluk olduğu bölgelerde 18 yaş altındakilerin dinî eğitim almaları yasaktır. Kamuda çalışanların dinî ibadet yapmaları da yasaktır. Dinî kitapların basılmasına da sınırlı sayıda izin verilmektedir. Özellikle 2019’dan sonra Çin’de İslamiyet’e tahammülsüzlük gün geçtikçe artmakta, bu duruma Müslüman ülkelerin çoğu maalesef sessiz kalmaktadır.

Talas Savaşı’ndan sonra denizdeki İpek Yolu ulaşımı daha da gelişmiştir. Abbâsî Halifesi Mansur (754-775) hilafetin başkentini Şam’dan Bağdat’a taşımıştı. Bu değişiklikten sonra Çinli tüccarlar deniz yoluyla Çin mallarını Bağdat’a götürmüş, Müslüman tüccarlar da Çin’e gelerek yerleşmiş, Çinli kadınlarla evlenmiş ve Müslüman Çinli çocuklar dünyaya gelmiştir.

Karahanlılar Devletinin 932 yılında İslamiyet’i devlet dini ilân etmesinin de Çin’de İslamiyet’in hızlı yayılmasında büyük etkisi olmuştur. Cengiz Han’ın Çin’de kurduğu Moğol Yuan Hanedanlığı döneminde çok sayıda Orta Asyalı Müslüman, Çin’e gelerek yerleşmiş ve İslamiyet’i tebliğ etmiştir. Böylece Çinli Müslüman ‘Hui’ milliyeti yavaş yavaş ortaya çıkmış, her tarafta mescitler imar edilmeye başlamıştır. Çin’de İslamiyet’in hızlı yayılması ve gelişmesinde Nakşîbendiyye, Kübreviyye, Şâzeliyye, Kâdiriyye gibi tasavvufî tarikatların büyük etkisi olduğu bilinmektedir.

Çin’deki Müslümanlar genellikle Hanefî mezhebine mensuptur. Tamamı Müslüman olan 10 etnik azınlık şunlardır: Hui, Uygur, Tatar, Kırgız, Kazak, Özbek, Tacik, Dongxiang, Salar ve Bao’an. Eskiden Çin’den bağımsız bir ülkeleri olan ama şu an Çin sınırları içerisinde yaşamakta olan Uygurlar başta olmak üzere Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Salar, Tacik gibi Türk asıllı azınlık Müslümanların İslâmiyet ile tanışma hikâyesi, Çinlilerden çok farklıdır. Onlar, Karahanlıların ilk Müslüman hanı Abdülkerim Satuk Buğra Han’ın 932 yılında Kaşgar’da İslâm’ı devlet dini ilan etmesiyle beraber kısa süre içerisinde kitlesel olarak Müslüman olmuşlardır.

1781-1911 yılları, Çinli Hui Müslümanlarının devlet tarafından büyük katliamlara maruz kaldığı, etnik temizliğe tâbî tutulduğu talihsiz yıllardır. Müslümanlara yapılan zulüm ve işkenceler, zâlimin iktidarını kaybetmesini hızlandırmıştır.

ÇİN’DEKİ MÜSLÜMAN NÜFUS

Farklı verilere göre, şu an Çin’deki Müslüman nüfus, 25 milyon ile 150 milyon arasındadır. Bu iki rakam arasında büyük bir fark olduğunu görmekteyiz. Devletin açıkladığı veriye göre, Çin’de 25- 30 milyon Müslüman vardır. Ancak 1870’lerde Çin’de Fransa’nın Pekin Büyükelçiliği görevinde bulunmuş olan Dabry de Thiersant, resmî istatistiklere dayanarak Müslüman sayısının o tarihte 20 milyonu geçtiğini açıklamıştır. O zamanki Çin’in toplam nüfusu 400 milyon civarındaydı. Kaynaklar, 1900’lü yılların başında bile Çin’deki Müslümanların sayısının 70 milyonun üzerinde olduğunu belirtiyor.

Çin’de Müslümanların sayılarının artmasının bir başka sebebi de, kıtlık zamanında gayrimüslim aileler tarafından terk edilen çocukların Müslümanlar tarafından büyütülmeleri ve bu çocukların neticede Müslüman olmalarıydı.

20.yüzyılın başında Çin’e gitmiş olan Abdurreşid İbrahim, Çin kaynaklarına dayanarak, o zamanki Müslüman Çinlilerin nüfusunun 80 milyon olduğunu kaydetmektedir. O zamanki Çin’in toplam nüfusu ile Müslüman nüfus karşılaştırıldığında günümüzde aslında ne kadar Müslüman nüfus olması gerektiğinin hesabını okuyucularımıza bırakıyoruz.

Ateist rejim altında yaşamakta olan Çinli Müslümanlar eğitim yönünden geri kalmışlardır. Müslümanların çoğunluk olduğu bölgelerde 18 yaş altındakilerin dinî eğitim almaları yasaktır. Kamuda çalışanların dinî ibadet yapmaları da yasaktır. Dinî kitapların basılmasına da sınırlı sayıda izin verilmektedir. Özellikle 2019’dan sonra Çin’de İslamiyet’e tahammülsüzlük gün geçtikçe artmakta, bu duruma Müslüman ülkelerin çoğu maalesef sessiz kalmaktadır.

YÖNETİMİ ÇİN’DEN AYRI OLAN HONG KONG, TAYVAN VE MAKAO’DA İSLAM

HONG KONG

1982’de açılan Hong Kong Kowloon Cami dış görünümü

Hong Kong eskiden küçük bir adacıktı. Bundan 170 sene önce İngiltere Hong Kong’u kiralayınca İngiliz ordusundaki Hindistanlı Müslüman askerler de bölgeye geldiler. Bir müddet sonra bölgenin ilk camisi olan Jamia Mescidi 1849 yılında inşa edildi.

Şu an Hong Kong’da toplam beş mescit bulunmaktadır. Şehrin merkezindeki Kowloon Camii ise 1984’te yapılmıştır ve en çok cemaati olan camiidir.

2016 nüfus sayımına göre günümüzde Hong Kong nüfusunun % 4.1’i yani yaklaşık 300.000’ı Müslüman’dır. Bu sayının 50.000’i Çinli, 150.000’i Endonezyalı, 30.000’i de Pakistanlıdır. Geri kalan kısmı ise dünyanın diğer yerlerinden gelen Müslümanlar oluşturur. Hong Kong’daki Müslümanların büyük çoğunluğu Sünnî’dir.

1781-1911 yılları, Çinli Hui Müslümanlarının devlet tarafından büyük katliamlara maruz kaldığı, etnik temizliğe tâbî tutulduğu talihsiz yıllardır. Müslümanlara yapılan zulüm ve işkenceler, zâlimin iktidarını kaybetmesini hızlandırmıştır.

TAYVAN

Tarihî açıdan bakıldığında İslâm’ın Tayvan’a gelişi, Ming hanedanlığının sonraki dönemine ve Chin hanedanlığının erken dönemlerine kadar izlenebilir. 15. yüzyılın başlarında ünlü Çinli Müslüman denizci Zenghe (Abdul Sabur Ma) Batı’ya yaptığı yedi seferde de Tayvan’a gelmiş ve yerli halka İslâm’ı tebliğ etmiştir. Fakat sonraki zamanlarda o Müslümanlar yavaş yavaş inançlarını kaybetmişlerdir.

1949’larda Çin’in her yerinden binlerce Müslüman, milliyetçi hükümetle birlikte Tayvan’a göç etmiştir. Yine 1980’de Tayland ve Myanmar’dan bazı Müslümanlar da Tayvan’a gelmiştir. Tayvanlı Müslümanlar, günümüzde, toplam nüfusun yüzde 0.2′sine tekâbül eden 60.000 kişidir. Yerli Müslümanların çoğu asker ve devlet memurudur. Ayrıca Tayvan’da diğer Güneydoğu Asya ülkelerinden gelen yaklaşık 40.000 ila 50.000 civarında göçmen Müslüman vardır. Bunların çoğu imâlat veya inşaât sektöründe veya yaşlıların bakımında çalışmaktadır.

MAKAO

Müslümanlar, Makao′nun en yaşlı sakinleri arasında yer alırlar. İranlı ve Ortadoğulu tüccarlar, Portekizlilerin bölgeye gelişinden önce, Ming hanedanlığı döneminde (1368- 1644) Makao’ya gelmişlerdir. Bölgedeki ilk cami, 1880’lerde Portekiz ordusunun içindeki Güney Hindistanlı Müslüman askerler için inşa edilmiştir. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Kıta Çin’den ve Hong Kong’dan birçok Müslüman, tarafsız olan Makao’ya sığınmış, Makao İslam Birliği (IAM) 1935 yılında kurulmuştur. Son 10 yılda, çoğunluğu Hindistan, Pakistan ve Bangladeş’ten gelen 8000 Endonezyalı işçinin bölgeye gelmesiyle birlikte Makao’daki Müslümanların sayıları 10.000’den fazla olmuştur.1 Bazıları işçi, bazıları da –ne üzücüdür kikumarhanelerde garson olarak çalışmaktadır.

Bir sonraki yazımızda Japonya ve Kore’ye İslam’ın nasıl geldiğini anlatacağız inşaallah.

Dipnotlar: 1) Mark O´Neill, Muslim community in Macao grows rapidly https://macaunews.mo/muslimcommunity-macao-grows-rapidly/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir