2021 HAZİRAN - 2. SAYI Dergi Genel

LATİN AMERİKA’DA GÖZLENEN ENDÜLÜS DİRİLİŞİ

Uluslararası bir Kur’ân kursunda muallimlik etmenin sonucu olarak hep yabancı milletlerden kimselerle beraberim. Özellikle Afrika kıtasından gelen hanımlara yönelik eğitim verilen bir yer burası: Fasl-ı Bahar Kız Kur’ân Kursu. İsmi gibi “bahar” bir kurs. Çünkü her renkten çiçek var. Burada Afrika kıtasından gelen hanımlara üç dilde eğitim veriliyor: İngilizce, Fransızca ve Arapça. Bu durum, sömür- genin bir sonucu aslında. Arapça, İslâm kültürünün baskın olduğu orta Afrika ülkelerinden gelenlere yönelik kullandığımız bir dil. Diğer ikisi gibi sömürünün sonucu değil elbette. Çünkü İslâm sömürmez, inşa eder.

Yıllardan beri vazifemi ifa ettiğim bu kursa -özellikle İngiliz- ce eğitim verilmesinin bir getirisi olarak- bazen mühtedîler de uğrar. Her sene merakla bekleriz bu senenin sürprizi kim diye. Kimi zaman Peru oldu bu sürpriz, kimi zaman Meksika, Küba, Papua Yeni Gine, Haiti, daha pek çok ülke… Dile kolay, bugüne kadar kurstan toplam 57 ülke geçmiş. Büyük zenginlik… Allah bizleri şükrünü edâ edebilenlerden eylesin.

Biz de dergimizin bu sayısında daha çok dârulharp olan ülkelerdeki İslâmî çalışmaları işlediğimiz bu sayıda Latin Amerika’daki İslâmî duruma, kursumuzda eğitim almış ve oralarda hizmet eden bu hanımlar vesilesiyle eğilelim dedik.

Dört ülkeden dört tebliğci hanıma bize kapılar açmaları için bazı anahtar sorular verdik. Sorularımız şunlardı:

Benim ülkem…

Ülkemdeki Müslümanların durumu…

Hayatım İslâm’la nasıl değişti? Ülkemde İslâm’ı tebliğ ederken…

Tekrar Türkiye’ye gelsem…

Düny Müslümanlarından ülkem adına beklentim…

Ülkeleri ve ülkelerindeki İslâmî durum hakkında bize verdikleri bilgileri sizlerle paylaşmak istedik. Meksikalı Firdevs, Kübalı Mümi- ne, Haitili Mikâil, Perulu ve Papua Yeni Gineli Âminelerimiz oldu sorularımızın muhatabı. Müslüman isimleri size çok tanıdık gelse de, onlar kursumuza geldiklerinde İslâm’ı öğrenmenin derdinde olan yeni Müslümanlardı. Kimisi belki iki üç yıl önce Müslüman olmuş-tu ama İslâm hakkında çok az şey biliyorlardı. Çünkü maalesef Türkiye’de olduğu gibi dünyada da “müsterşidi irşâd eden” az. İslâm hakkında özellikle ehlisünnet hakkındaki yayınlar, eğitimler -hele ki Müslümanların çok az olduğu bu bölgelerde- hiç yeterli değil. Bu hanımların çoğu bulundukları yerlerde tesettür kıyafeti satan bir mağaza bulamıyor. Küba’da ve Peru’da cami olmadığını ve çok az Müslüman olduğunu duyunca çok şaşırmıştım. Meksika’daki Müslüman sayısı da çok azdı.

Meksika’da en çok Müslüman, Firdevs’in yaşadığı bölgedeydi. Onların sayısı beş yüz kadardı ve çoğu çocuktu. O bölge dışında Meksika’da toplam Müslüman sayısı sadece seksendi. Şaşırdığım şeylerden bir diğeri de Haiti’den ülkemize ilk gelen öğrencimiz olan Asya’nın erkek gibi namaz kılmasıydı.

Dârulharp olan ülkelerden gelen mühtedîlerin çoğu, ya kendi bölge- sindeki tek Müslüman ya da bulundukları bölgede İslâm’ı anlatacak bir hanım olmadığı için kendilerini yetiştirip kendileri gibi olan insanlara doğruları anlatmak istiyorlar. Kendi ülkelerinde İslâm’ı yaşamak gerçekten zor. Tesettür sebebiyle gördükleri muâmeleler, kendilerine teröristmiş gibi davranılması, oruç tutmanın, namaz kılmanın bir İslâm ülkesi gibi rahat yapılamaması, zorluk sebeplerinden bazıları.

Tesettür sebebiyle gördükleri muâmeleler, kendilerine teröristmiş gibi davranılması, oruç tutmanın, namaz kılmanın bir İslâm ülkesi gibi rahat yapılamaması, zorluk sebeplerinden bazıları. Latin ülkelerinde domuz çok tüketildiği için helâl kesim bir et bulmak çok zor ve bu yüzden çoğunlukla tavuk yiyorlar. Bu hanımlar için evlilik bile çok zor. Müslüman ve kendi kültürlerinden bir erkekle tanışma ihtimalleri çok düşük. Ama Rabbimin yardımıyla çoğu, zamanla güzel yuvalar kurabildi ve bunun verdiği güçle yollarına devam ediyorlar.

Firdaus Diaz Guzman

Meksika’nın güney bölgesindeki Chiapas’da San Cristobal de las Casas’da yaşıyor. 24 yaşında. 18 yaşındayken İslâm’la şereflendi. Hâlihazırda Meksika’da beyinin imamlık yaptığı camide mühtedî hanımlara temel İslâmî hususları öğretiyor.

 

Benim ülkem Meksika.

Meksika, dünyada en çok farklı kültürü ve toplumu bünyesinde barındıran ülke olabilir. Meksika’da doğa inanılmazdır. Burada çok değişik baharatlar var ve bitki örtüsü çok zengin. Kültür ve yemek kadar etnik yapı da büyük çeşitlilik gösterir. Meksika İspanyolcası, İspanya İspanyolcasından çok daha fazla Arapça kelime içerir. İspanyollar tarafından Meksika’nın sömürgeleştirilmesinden sonra bölgenin dili Arapça kelimelerle karıştı. Bu duruma İspanyollar uzun bir süre tepeden baktılar. Fakat Meksika’da konuşulan İspanyolca bu Arap etkisini korudu ve bugün çok kullanılan bazı kelimelerimizde bu etkiyi görebilirsiniz. Meksika, dünyanın en güzel ülkelerinden biridir. Meksikalılar çok arkadaş canlısı ve iyi insanlardır.

 

Ülkemdeki Müslümanların durumu

Ülkemdeki Müslümanların durumu her geçen gün değişiyor. Burada çok az Müslüman var fakat her geçen gün sayı artıyor, hamd olsun. Biz pek çok kişinin İslâm’dan habersiz olduğu bir toplumda yaşıyoruz. Medya etkisiyle insanlar Müslümanları terörist olarak görüyor. Müslüman kadınların erkekler tarafından ezildiği ve hiçbir haklarının olmadığı düşüncesi burada çok yaygın. Ayrıca insanlar, Müslümanların taptığı ilahın bambaşka bir ilah olduğunu düşünüyor. Halk, cahilliğinden dolayı saldırgan da olabiliyor. Yine de Müslümanlara karşı çok şiddet vakası yok.

Her Cuma namazında, her Ramazan ayında ve bayramlarda Müslümanlar olarak bir araya geliyoruz. Meksika’da din özgürlüğü var. Bu sebeple bu konuda hükümetle ciddî sıkıntılar yaşamıyoruz. Fakat bazen dinî haklarımıza saygı duyulmadığı olabiliyor. Meselâ Müslüman bir hanım devlet okuluna başörtüsüyle gidemiyor. Pasa- port için istenen fotoğrafın açık olması gerekiyor ve bunun gibi pek çok sıkıntı var.

Ülkemdeki bazı Müslümanlar rahat yaşamak için yeterli maddî imkâna sahip. Fakat çoğunun maddî durumu hiç iyi değil. Pek çoğu asgarî ücretle geçiniyor, özellikle ülkenin sıra dışı yerlerinde yaşayanlar. Onların ne sabit bir işleri var ne de en temel ihtiyaçlarını karşılayacak gelirleri. Fakat Meksikalı Müslümanların asıl ihtiyacı, iyi eğitimli hocalardan sahih bir şekilde İslâmî ilimleri öğrenmek.

Hayatım İslâm’la nasıl değişti?

Benim hidayet hikâyemi size şöyle anlatabilirim: Hıristiyanlığa çok bağlı bir ailede doğup büyüdüm. 18 yaşında İslâm’ı bilinçli bir şekilde ha- yat tarzım olarak kabul ettim. İslâm’a sonradan Müslüman olan annem vesilesiyle davet edildim. Fakat başlarda ben İslâm’ı kabul etmiş görünsem de çok içselleştirememiştim. Birkaç yılımı böyle geçirdim. Daha sonra camideki dersle- re katılmaya başladım. Bura- da Meksika’yı ziyarete gelmiş bazı kimseler, inanç hakkında sohbet ediyorlardı. Bu dersleri dinlemeye başladıktan sonra İslâm kalbime girdi ve elhamdülillah İslâm’ı yaşamaya başladım.

 

İslâm benim hayatımı güzel bir şekilde değiştirdi. Hayatıma denge getirdi ve beni daha iyi bir insan yaptı. İslâm bana huzur ve güven verdi. Kardeşlerim neden İslâm’ı kabul ettiğimi anlamadılar. Gençtim ve eğlenecek, yaşanacak çok şey vardı. İslâm’ı gerçekten yaşamaya çalıştığım o zamanlarda bazı zorluklar yaşadım. Örtümle ve kıyafetlerimle dalga geçiyorlardı. Özellikle alkol tüketilen aile sofraları iyice zorlaşmıştı. Fakat şimdi inancımı kabul ettiler ve bana saygı duyuyorlar. Ben de onlara tebliğ yapıyorum, Rabbim hepsine hidayet nasip etsin.

 

Ülkemde İslâm’ı tebliğ ederken yaşadıklarım aslına bakarsanız çok zor değildi. Çünkü bence tebliğin en güzel yolu iyi bir Müslüman olmak, herkesle iyi geçinmek, Kur’ân-ı Kerîm’e ve sünnet-i Rasûl’e ittibâ etmek. Ben yeni Müslüman olmuş kardeşlerime ilk olarak temel İslâmî esasları öğretiyorum.

Tekrar Türkiye’ye gelsem!

Tekrar Türkiye’ye gelsem orada daha çok kalmak isterdim. Çünkü daha çok ilme muhtaç olduğumu hissediyorum. Eğer tekrar gelebilsem daha çok öğrenmek için çabalardım. Böylelikle Meksikalı kardeşlerime daha iyi hizmet edebilme imkânım olurdu. Fasl-ı Bahar, hayatımı tamamen değiştirdi ve bunun için herkese minnettarım. Bana dinimi sevmeyi ve yaşamayı öğrettiler ve böylelikle imanım kuvvetlendi.

 

Dünya Müslümanlarından ülkem adına beklentim:

Dünya Müslümanlarından ülkem adına beklentim,

bizlere ilmî yönden destek olmaları. Özellikle Meksikalı hanım Müslümanlara İslâmî eğitim için burs olanakları sağlamalarını talep ediyoruz. Ayrıca bizi İslâm hizmetinde destekleyecek, ülkemize gelerek derslerle, seminerlerle, konuşmalarla İslâm’ı anlatacak erkek ve hanım hocalara da ihtiyacımız var. İlimle kalpler değişir, ilimle cahillik silinir. Bunların yanı sıra çocuklar ve yetişkinler için İspanyolca hazırlanmış yazılı, sesli ve görsel İslâmî kaynak ve materyallere de çok ihtiyacımız var.

Ismaris Guzmán Hernández

İslâm’ı kabul ettikten sonra “Mümine” ismini kullanmaya başladı. Küba’da yaşıyor. Mesleği olan fizyoterapistliğe devam ederken bir yandan da İslâm’ın Küba’da daha çok yayılması ve anlaşılması için beyiyle beraber seminerler düzenliyor.

Benim ülkem Küba.

Küba, Karayiplerde yer alan, muazzam sahillerle çevrelenmiş çok güzel bir ada ülkesi. Küba halkının büyük çoğunluğu Hristiyan. Hristiyan nüfus ise genelde Katolikler, Yehova Şahitleri ve Yoruba dinine mensup olanlardan oluşuyor. Müslümanlar ve ateistler ise azınlık. Bu şartlar, İslâm’ın ülkemde büyümesine engel değil elbette. Çünkü kalpleri İslâm’a döndürecek olan ancak Allah’tır.

 

Ülkemdeki Müslümanların durumu

Ülkemdeki Müslümanların durumu biraz sıkıntılı. Küba’da sade- ce bir tane cami var ve o da başkent Havana’da. Helal gıdaya erişmek zor, çünkü Müslümanlar küçük bir topluluk. Marketlerde helal gıda -özellikle et ve tavuk- bulunamayınca Müslümanlar kendileri koyun ve tavuk besliyorlar. Küba’da İslâm’ı öğrenecek yeterli sahih kaynak yok ve halka İslâm’ı anlatacak veya Kur’ân okumayı öğretecek ehil kimseler de bulunmuyor.

 

Hayatım İslâm’la nasıl değişti?

Yaklaşık 8 yıl önce İslâm’ı seçtikten sonra hayatım pek çok yönden değişti. Elhamdülillah, ailem açık fikirli olduğu için onlarla bu konuda sorun yaşamadım. Fakat Küba’da İslâm’ı yaşamak zor.

Elhamdülillah, İslâm bana pek çok ahlakî değer kazandırdı. Bende aykırı bir duruş oluşturmak yerine beni her açıdan çok daha “iyi” bir insan yaptı.

Ülkemde İslâm’ı tebliğ ederken

Ülkemde İslâm’ı tebliğ ederken bazen işlerin biraz zorlaştığını itiraf etmeliyim. Her şeye rağmen, ben elhamdülillah çok mutluyum. Pek çok kişi ilk anda beni yabancı zannediyor, Kübalı ve Müslüman olduğumu öğrenince çok şaşırıyorlar. Çünkü hem Küba’da hem de La- tin Amerika’da Müslüman sayısı az. Fakat elhamdülillah pek çok Latin Amerikalı artık İslâm’a yöneliyor ve Müslüman oluyor.

Tekrar Türkiye’ye gelsem

Tekrar Türkiye’ye gelsem orada çok daha fazla zaman geçirirdim.

Özellikle bu güzel ülkenin camilerinden birinde namaz kılmak, benim için büyük bir zevk olacak.

Dünya Müslümanlarından ülkem adına beklentim

Dünya Müslümanlarından ülkem adına beklentim, eğitim imkânlarının, bilhassa online eğitim imkânlarının arttırılması. Açıkçası İslâm’ı öğrenmek ve öğretmek için sadece Küba’yla sınırlı kalmak doğru değil. Dünyanın her yerinde pek çok sanal öğrenme ve öğretme imkânı mevcut. Bence herkes bunları kullanabilir.

Michaelle Milor

Haitili ve Haiti’de yaşıyor. 28 yaşında. Evli. Anne ve babasını erken yaşta kaybettikten sonra büyükannesinin himayesinde yaşadı. Hemşirelik ve psikoloji alanında iyi bir eğitim aldı. Aynı zamanda radyolarda programlar yapmış olan Michaelle, üniversite eğitimini tamamladıktan bir yıl sonra İslâm’ı kabul etti.

Adım Miryam Michaëlle Siddiqa Millor, Haitiliyim. Çok sevdiğim dinimle ilgili bu sorulara cevap vermekten dolayı son derece mutluyum ve bu dinî dergiyi hazırlayan ve yayınlayanlara çok dua ediyorum.
Benim ülkem Haiti.

Hispanyola adasında bulunan bir Karayip ülkesidir ve adayı doğuda Dominik Cumhuriyeti’yle paylaşır.

Haiti, harika manzaralarla donanmış bir ülke. Çok ilgi çekici şelaleleri, mağaraları, ormanları, dağları ve muhteşem plajları mevcut. Haiti, tropikal iklime sahip bir ada, önceleri “Karayiplerin İncisi” diye adlandırılmıştı. Çünkü ger- çekten de bir cennet gibiydi. Dominik’e kıyasla, artık Haiti turistik yönden ve pek çok açıdan çok geriledi ve bunun temel sebebi de yöneticilerimizin yanlış politikaları.

Önceleri, Haiti’de -yani “Antiller Takımadalarının İncisi”nde ya da Taino dilindeki adıyla “Dağ Ülkesi”nde Taino veya Aravaks Kızılderilileri yaşıyordu. Tarihe göre Christophe Colomb, Haiti’ye 5 Aralık 1492’de ilk defa geldiğin- de bu adada zaten bir kaç bin kişi ikamet ediyordu. 1493’te yaptığı ikinci yolculuktan sonra adaya yerleşti. Bir süre sonra ada halkını çok katı koşullarda çalışmaya mecbur ettiler. Bu kötü ve zorlu şartlar sebebiyle halkın çoğu öldü.

Bu insan kaybına çare bulmak isteyen yönetici “Nicolas de Ovando” 1503’ten itibaren ülkeye Afrikalıları getirtti. Adaya getirilen bu siyahî kölelerin büyük bölümü Dahomey, Gine ve Nijerya asıllıydı. Bu da Haiti kültüründeki baskın “Vudu” olgusunu açıklıyor. Bir süre sonra İspanyollar adayı Fransa’ya devretti. Fransız sömürgesi esnasında adada ilk defa tütün, şeker kamışı, çivit otu ve kahve üretildi. Bu ürünler Fransa’nın daha çok zenginleşmesi ve gelişmesi için Fransa’ya götürülüyordu. 15. asrın sonunda üretilen bu ürünlerin ihracat geliri, A.B.D.’de elde edilenden bile fazlaydı.

Fransız sömürgesi süresince ada “Saint Dominique” diye adlandırılıyordu. Fransızların buradan ayrılmalarının akabinde Dessaline adaya tekrar asıl ve eski ismini yani “Haiti” yi geri verdi ve 1 Ocak 1804’te isyan çıkaran “köle halk”, bağımsızlığını ilan etti. Dünyanın ilk hür siyahî cumhuriyeti böylece doğmuş oldu.

Haitililerin çoğunluğu bir dine mensup. “Merkezi İstihbarat Teşkilatı”na göre Haitililerin yaklaşık yüzde 55’i Katolik ve bunlardan birçoğu aynı zamanda Vudu dinine de bağlı. Yüzde 28,5’i Protestan ve yüzde 10,2’si ateist olduğunu söylüyor. Maalesef sadece yüzde 1’i Müslüman. Ama elhamdülillah İslâm Haiti’de gitgide yayılıyor. Özellikle yaklaşık 10 yıl önce 300.000 kişinin öldüğü ve milyonlarca kişinin evsiz kaldığı depremden bu yana İslâm’a yöneliş arttı.

Ülkemdeki Müslümanların durumu

Ülkemdeki Müslümanların durumundan bahsetmek istiyorum size. Bazı tespitlere göre Haiti’deki Müslümanların sayısı beş binden fazla. Resmî sayıma göre ülke genelinde 36 cami, 50 kadar da Kur’ân kursu var. Devlet, İslâm’ı ülkedeki dinlerden biri olarak kabul etmiyor, camide kıyılan nikâhları da geçersiz sayıyor.

Toplumun Müslümanlara karşı tavrı ise şöyle: Müslüman olduğunu gösteren alametler kullanan kişiler -özellikle tesettürlü hanımlar- toplumun çok dikkatini çekiyor ve insanlar kırıcı yorumlar yaparak Müslümanları rencide ediyorlar.

Hayatım İslâm’la nasıl değişti?

Yaklaşık üç yıl oldu İslâm’la şerefleneli. Ve tüm kalbimle söylemek isterim ki; İslâm benim mutluluk kaynağım. En tamamlanmış ve en mükemmel din. İslâm, insanın bütün ihtiyaçlarına cevap veriyor. İslâm bana mutluluk ve iç huzuru getiriyor. Müslüman olmaktan dolayı memnunum ve çok gururluyum.

Ülkemde İslâm’ı tebliğ ederken

Ülkemde İslâm’ı tebliğ ederken karşımıza çıkan en büyük problem, teslis. İnsanlar Allah’ın bir olduğunu kabul etmelerine rağmen bu üçleme inancını bırakamıyorlar. Onlar için bir tane tanrı vardır fakat bu tanrı adeta iki kısımdır. İsa (a.s.)’ın tanrı olmadığına inanmakta zorlanıyorlar. İçlerinde Allah’ın tek ve kulluk edilmeye en lâyık hakiki ilah olduğunu anlayanlar oldu elbette. Onlar hayatlarının en mucizevî gerçeğini buldular. Şimdi onlar İslâm’ı müdafaa ediyor. Allah en büyüktür.

Tekrar Türkiye’ye gelsem

Tekrar Türkiye’ye gelsem Arapça öğrenmek ve mukayeseli dinler araştırması yapmak isterim.

Dünya Müslümanlarından ülkem adına beklentim

Dünya Müslümanlarından ülkem adına beklentim, çokça duâ. Onlardan Allah’a bütün Haitililerin Müslüman olması için, Allah’ın Haiti’ye rahmet ve bereketini ihsan edip bu güzel memleketin önceden olduğu gibi “Karayiplerin İncisi” olması için çok dua etmelerini istiyorum.

Jenny Gamarra

Perulu olan Jenny, Müslüman ismiyle Amine, hâlen Türkiye’de ikamet ediyor. 9 yıl önce İslâmiyet’le şereflendi. Hukuk fakültesi mezunu ve mesleğini belli bir süre icra etti. Risâle-i Nur topluluğu vesilesiyle pek çok İslâmî eğitime katıldı. Jenny ve beyi, Latin Amerika’da İslâm’ı anlatabilmek için Türkiye’de eğitimlerini tamamlamaya çalışıyorlar.

Benim ülkem Peru.

Güney Amerika’nın batısındadır. Costa, Sierra ve Selva adında üç ana bölgeden oluşuyor. Peru, pek çok farklı kültürün bir arada yaşadığı bir ülke. Geleneklerle, farklı farklı damak tatlarıyla dolu olan ülkem, pek çok uluslararası ödüle de sahip. Doğal güzellikleri de saymakla bitmez.

Peru’da 12 bölge, UNESCO tarafından dünya mirası olarak ilan edildi. Bunların arasında en önemli yer, İnkalar tarafından inşa edilmiş olan Machu Picchu Antik Kenti.

Ülkemde üç farklı iklim gözlenebiliyor. Pasifiklere kıyı olan ülkenin en gelişmiş bölümü Costa’da ılıman bir sahil iklimi vardır ve bol deniz ürünleri bulunur. Dağlarla ve verimli topraklarla dolu bir alan olan Sierre’da ise Costa’nın tam zıddı karasal bir iklim yaşanır. Ülkemin bir bölümü de tropi kal iklimi yaşar. Bu bölgeler- de yağmur ormanları, egzotik hayvanlar ve büyük ırmaklar bulunur.

 

Ülkemdeki Müslümanların durumu

Evet, ülkem pek çok farklılığı ve güzelliği bünyesinde barındırıyor. Peki ya ülkemdeki Müslümanların durumu nedir? Ülkemdeki Müslümanlar azınlık durumundalar. Yaklaşık olarak ülke nüfusunun %1’i Müslüman. Bu kadar az olmamız sebebiyle de camimiz yok. Sadece bahçeli, eski, büyük bir ev vardı cami olarak kullanılan. Ama bir cami alt yapısına sahip değildi. 1999’da Peru İslâm Birliği kurulunca bina onlara devredildi. Biz de şimdilerde küçük bir dükkânı mescit olarak kullanıyoruz. Şu anda kullandığımız bu dükkânı bir grup Perulu Müslüman, İslâm’ı yayabilmek ve Müslümanlar için yeni alanlar ve imkânlar oluşturabilmek için buldular.

Bu iki ibadethane de Lima’da. Lima; benim şehrim, Peru’nun başkenti, ülkede nüfus yoğunluğunun en çok olduğu şehir.

Peru’nun güneyinde bulunan Tacna’da, geçmişte Filistinli bir grup tarafından yapılmış bir cami var. Bu diğerine nazaran daha çok camiye benziyor fakat Tacna’da nüfus az. Başka şehirlerde de küçük gruplar, Müslümanların ibadetlerini yerine getirebilecekleri küçük mescitler yapmaya çalışmışlar. Özellikle en başta belirttiğimiz iki grup, ilim öğretmek için dersler ve konferanslar planlamışlar. Ayrıca dinî konuşmalar yapan ve İslâm’ı kitaplar vasıtasıyla yaymaya çalışan bir Türk cemaati de var.

Büyük camide görev yapan imam, pandemi sebebiyle kendi ülkesi olan Mısır’a döndü. Ümit ederim ki pandemi bittikten sonra Peru’ya geri döner. Peru’daki imamların sayıları oldukça az. Sadece bir imam Peru asıllı, o da Arabistan’da eğitim almış. Diğer imamların hepsi Arap asıllı ve hiçbiri İspanyolca bilmiyor. Peru’nun kuzeyindeki bir Müslüman grubun Türk bir imamı olduğunu da duymuştum.

Ülkemde İslâm hakkında doğru bilgi edinmek için kaynak ve mekân yetersizliği sebebiyle kimi zaman tercümanlar İslâm’ı öğretme görevini üstlenebiliyor. Müslüman kadınlara eğitim verecek yeterlilikte İslâmî eğitim almış hiçbir hanım da yok. İslâm’ı öğreten kişilerin çoğunun Arap kökenli olması ve kendi kültürlerini Perulu Müslümanlara empoze etmeleri ki onlar insanlara ‘radikal’ geliyorlar- sebebiyle çoğu insan İslâm’dan uzaklaşıyor. Peru, aynı zamanda çeşitli İslâmî grupların etkisi altında: Selefîler, Vehhabîler, Şiîler, Sufîler… Doğrudan İslâm’ı öğretmeyen bu karışık kültürler, Peru toplumuyla hakiki İslâm arasında bir engel oluyor. Bu da pek çok Peruluyu Allah’tan alıkoyuyor.

Bütün bunların sonunda İslâm’ı seçenler kendilerini nasipli, lütuflandırılmış ve Allah tarafından seçilmiş hissediyorlar. Bir yandan da Peru’da Müslüman olarak yaşamanın sayısız zorluğuyla karşılaşıyorlar ki; bu imtihanları her Müslüman geçemiyor. Çünkü Müslüman olarak yaşamayı zorlaştıracak pek çok olumsuzluk var. Bunlardan birisi de Ramazan. Genelde herkes bir şey yerken yememek ve bu durumu yemek teklif eden insanlara açıklamak gerekiyor. Ama sonrasında iftar için camiye koşmak ve sonra orada bizim gibi mühtedî diğer Müslümanlarla aynı ortamı paylaşmak, yalnız olmadığını bilmek çok güzel.

Diğer bir sıkınyı ise helal gıdaya erişim. Bu sebeple çoğunlukla et yiyemiyorum, neredeyse vejetaryen olacağım. Namaz kılmak da Peru’da oldukça zor, özellikle eve 1-2 saat uzaklık- taysanız. Çünkü yollarda abdest alabileceğiniz hiçbir yer yok. İlk Müslüman olduğumda başörtüsünü ve tesettüre uygun kıyafetleri çok zor bulmuştum. Tesettüre girmenin psikolojik açıdan zor bir tarafı da var: İnsanların tesettürlüyken size yabancıymışsınız gibi davranmaları, bazen sizden korkmaları, bazen onların size saldırmasından veya size hakaret etmesinden korkmanız…
Umarım ülkemde de diğer komşu ülkelerde olduğu gibi tam teşekküllü bir cami yapılır ve ülkeme İslâm’ı öğretmek için daha çok erkek ve hanım hocalar gelir.

Hayatım İslâm’la nasıl değişti?

Benim hayatım İslâm’la tamamen değişti çünkü ben İslâm’a tüm gücümle sarıldım. 9 yıl önce hukuk fakültesi son sınıftayken gördüğüm bir rüyanın etkisiyle Müslüman oldum. Bu rüya sonrasında yaptığım araştırmalarla kalbim İslâm’a açıldı.

İslâm’a girdikten sonra normal hayatıma devam ettim. Benim konumumu ve durumumu değiştiren çok büyük bir şey olmadı. Sadece işyerimdeki insanlarla iletişim hâlindeydim, arkadaş toplantılarına çok fazla gitmedim, çok yakın arkadaşlarıma bile. Ama sonra arkadaş çevremin iş ve şehir değişiklikleri sebebiyle değişmesi, Allah’ın bana yeni bir ortam hazırladığını hissettirdi.

Ailem, bu değişikliği benden biraz daha şiddetli hissetti. Annem bir gün gözyaşları içinde kendi öz kızını kaybettiğini söyleyerek yanıma geldi. Onunla aynı düşünceleri paylaşmadığım, büyük aile toplantılarına katılmadığım, oruç tuttuğumdan dolayı onunla birlikte yemek yemediğim için beni kaybettiğini düşünüyordu. Onun kutsanmış ikramlarını yemek istemediğim için çok ağladı. Ailem önceleri beni anlayamıyordu. Onlara garip gelen bir şekilde ibadet ediyordum, babam beni öyle görünce hızlıca odadan çıkıyordu. Bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı kendime başka bir ev tuttum. Bir işim olduğu için bunu yapmaya gücüm yetti ama yalnız kalmak iyi bir şey değildi. Bu sebeple devamlı camiye gidiyor, Müslüman arkadaşlarımla buluşuyordum. Sonraları Müslüman hanımlar ve çocuklar için yapılan faaliyetlere katıldım.

Bir süre sonra işimden istifa edip Türkiye’ye gittim. İslâm’ı tüm ruhuyla öğrenmek için yaptığım bu yolculuk, beni İslâmî açıdan güçlendirdi. Bu süreçte ailem beni daha iyi anladı. Canım annem, helâl gıdanın ne olduğunu öğrendi ve artık bana buna göre yemekler yapıyor. Hatta Ramazan’da hazırlanan hayır sofraları için bana yardım da ediyor. Ailemin de benim gibi İslâm’ı bulmasını tüm kalbimle arzu ediyorum. Küçük erkek kardeşime doğduğundan beri İslâm’ı öğretmeye çalışıyorum. Doğduğunda kulağına ezan okudum, kucağımda uyuturken Kur’ân’dan sûreler okudum, yazları çocuklar için hazırlanmış İslâmî programlara götürdüm. Umarım hepsi hayırla sonuçlanır.

Ülkemde İslâm’ı tebliğ ederken

Ülkemde İslâm’ı tebliğ ederken gayretli ve sabırlı olmanın önemine inanıyorum. Peru’da, açılmasına yardım ettiğim bir medresede hanımlara İslâmî kitaplar okuyorum. Mühtedî hanımlara ve gençlere namaz sûrelerini, abdest almayı, namaz kılmayı öğretiyorum. Dilerim, Allah kabul eder. Hâlâ bazı kardeşlerimle kitaplar okuyor, İslâm’ı yayacak çalışmalar yapıyoruz. Bir yandan da kendimi online eğitimlerle İslâmî açıdan geliştirmeye çalışıyorum. Rabbim bana daha pek çok insana İslâm’ı ulaştıracak ehliyet nasip etsin.

Tekrar Türkiye’ye gelsem

Tekrar Türkiye’ye gelsem demiyorum çünkü şu anda Türkiye’deyim elhamdülillah. Burada İslâm’ı çok daha iyi bir şekilde öğrenmek istiyorum. Bunun için elimden geleni yaparım. Fakat pandemi sebebiyle şu anda bu eğitimler yüz yüze gerçekleşemiyor. İnşaallah en kısa zamanda her şey düzelir ve yüz yüze eğitime devam edebilirim.

Dünya Müslümanlarından ülkem adına beklentim

Dünya Müslümanlarından ülkem adına beklentim Peru’da bugünkü Müslümanlar ve gelecek Müslüman nesilleri için büyük camiler ve İslâmî okullar açılması ve bunları açacak büyük vakıflar kurulması.

 

RÖPORTAJ: ZEYNEP DUMAN

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir