2021 HAZİRAN - 2. SAYI Dergi Genel

AVRUPA’DA BİR OSMANLI MİRASI: KOSOVA

Evlâd-ı Fâtihân’ın incisini, Bursa’nın ikizini, kardeş şehrinizi görmek isterseniz mutlaka Kosova’ya gelmelisiniz. Kendinizi Bursa sokaklarında geziyor gibi hissedeceksiniz. Osmanlı’nın Avrupa’daki ilk ve en uzun süreli toprakları Balkanlardır. Bu yüzden, bugün hâlâ buralar “Avrupa’da bir Osmanlı mirası” olarak görülür.

GENEL KÜLTÜR

Kosova’mız, Avrupa’nın güneydoğusunda ve Balkanların tam merkezinde yer alır. 2008’de bağımsızlığını ilan ettiği için Avrupa’nın en genç ülkesi olarak anılır. Sırbistan, Karadağ, Makedonya ve Arnavutluk ile sınırlarımız vardır.

Başkentimiz ise Bursa’nın kardeş şehri olan Priştine’dir. Evlâd-ı Fâtihân’ın incisini, Bursa’nın ikizini, kardeş şehrini görmek isterseniz mutlaka Kosova’ya gelmelisiniz.

Kendinizi Bursa sokaklarında geziyor gibi hissedeceksiniz. Osmanlı’nın Avrupa’daki ilk ve en uzun süreli toprakları Balkanlardır. Bu yüzden bugün hâlâ buralar “Avrupa’da bir Osmanlı mirası” olarak görülür.

İki milyona yakın nüfusa sahibiz.

Tabii ki bir Osmanlı mirası olarak halkımızın %95’i Müslüman’dır.

Ülkemiz, 1389’da Osmanlı topraklarına katıldı. 1912’de, Balkan Savaşı’nda Sırbistan’ın eline geçene dek Osmanlı toprağı idi. Yıllarca Osmanlı idaresinde Hristiyanlar ve Müslümanlar birlikte yaşadık. Mesela Prizren’de câmi ve kilise yan yanadır. Ama maalesef onlar hâkimiyeti ele geçirdiklerinde hiç de hoşgörülü davranmadılar.

Devletimiz 1999 senesinde NATO’nun müdahalesiyle Sırbistan’ın idaresinden kurtarıldı. Bağımsızlığını ise ancak 17 Şubat 2008’de ilan etti.

Ekonomik olarak Avrupa’nın en küçüklerinden biriyiz. Çünkü hem genç bir ülkeyiz hem de pek çok siyasî badireler atlattık. Ekonomik olarak alt seviyede olmamız dezavantaj gibi görünse de bu durum turistler açısından avantaja dönüşüyor.

 

GEZ                      

“Rasûlüm de ki: Yeryüzünde gezip dolaşın. Ve Allah’ın misâlsiz yaratı- şını nasıl başlatıp devam ettirdiğini görün!” (Ankebût Sûresi, 20)

KOSOVA’YI GEZERKEN BİLMENİZ GEREKENLER:

HAVA ŞARTLARI

Kosova’yı gezecekseniz bilmelisiniz ki; en ideal mevsimler, ilkbahar ve yazdır. Bu mevsimlerde yeşilin en güzel hâlini görmeniz mümkündür. Kosova’da yazın hava sıcaklığı 32- 36 dereceyi pek geçmez. Yani sıcağı bunaltmaz. Bu mevsimde Prizren’i gezenler buraya “Küçük Bursa” derler. Ülkemiz dağlarla çevrili olduğu için de geceleri genelde serindir. Her halükârda valizinizde bir şal bulundurmalısınız.

Seyahatte kışı seviyorsanız; karlı sokaklarımız ağaçlarıyla, dağlarıyla ve tarihî binalarıyla sizi eskilere götürecek kadar nostaljik manzaralarla doludur. Ama oldukça sert bir kışı göze alarak gelmelisiniz.

Dağ havası almak isterseniz, Prevallats dağ evlerinde kalabilir ya da buradaki kamp alanında piknik yapabilirsiniz. Bütün Avrupa ülkelerinden -sağlıklı veya hasta- insanlar, temiz havasından dolayı şifa bulmak maksadıyla buraya gelirler.

TURİSTİK YERLERİ

Prizren şehri turistik yerler içeren ve kültürel orijinalliği muhafaza eden en önemli yerlerden biridir. En çok tarihî binayı da burada görebilirsiniz: Prizren Kalesi, Sinan Paşa Câmii, Gâzi Mehmet Paşa Câmii ve Hamamı, Eski Gâzi Mehmet Paşa Külliyesi, Kırık Câmi…

Her birinin derin hatıraları var: Meselâ, Prizren fethedildiğinde ilk namaz kılınan yere Kırık Câmii inşâ edilmiş.

Ve tabii şehrin ortasından geçen Bistriça Nehri (Ak Nehir), âdeta bir gelin gibi süzülür yanınızdan. Bu ak gelin, yine bir Osmanlı yadigârı olan Taş Köprü ile taçlandırılmıştır.

Prizren’de Şadırvan Meydanı’nı ve çeşmesini gezip görmelisiniz.

Maraş’ta 500 yıllık çınar ağacının gölgesinde serinlemelisiniz.

Şar Dağları’nda Prevallats köyü- nün şifalı temiz dağ havasını almalısınız.

Başkent Priştine’de tarihe şâhit olmalısınız. Tarihten kastım, Priz- ren’deki gibi sağlam tarihî yapılar değildir. Daha ziyâde tarihi nasıl yok etmeye çalıştıklarını gösteren Batılı tarzdaki binalardır. Çünkü Yugoslav- ya ve Sırbistan özellikle Osmanlı yapılarını bakımsız bırakmış, hattâ yok etmeye çalışmış. Yerine kendi Slav ve Batı tarzlarını getirmeye çalışmışlardır. Yine de I. Murad Meşhedi ve Fatih Câmii gibi pek çok tarihî yapı ayakta kalmayı başarmış, elhamdülillah. Bu yıpranmış görüntüsüne rağmen Priştine de Prizren gibi Bursa’ya çok benzer. Zaten resmî olarak da Bursa’nın kardeş şehridir.

İpek şehrinde başta Bayraklı Câmi olmak üzere pek çok tarihî eser görebilirsiniz. Ayrıca bilmelisiniz ki; burası Mehmet Akif Ersoy’un da baba- sının memleketidir. İpek’in Rrugova Dağları ve Şelaleleri de sanki Allah’ın muazzam sanatını gördüğümüz bir resimdir.

Gelenler ayrıca “Prevallancta Kulla e Jetimit” yani “Yetim Kulesi Restoranı”na giderse yetimlerin de gönlünü almış olur.

Gilan, Yakova, Kemeniçe ve daha hangi şehre giderseniz gidin, sizi derinden etkileyecek hem tarihî hem tabiî yerler görmeniz mümkün.

 

KULLANILAN DİLLER

Resmî dilimiz Arnavutçadır. Bununla beraber Türkçe ve Boşnakça da en çok kullanılan dillerdendir. Kosova’da genelde bu üç dil konuşulur.

Türklerin yoğun yaşadığı Priştine, Prizren, Gilan, İpek gibi şehirlerde Türkçe eğitim veren okullar da vardır. Hattâ bazı belediyelerde resmî dil olarak Türkçe kullanıldığını bile görebilirsiniz.

Yani Türkiye’den geliyorsanız buralarda çok rahat gezebilir ve mutlaka anlaşabileceğiniz birilerini bula- bilirsiniz. Meselâ, Mamuşa köyünün tamamı Türk’tür.

 

TERCİH EDİLEN KIYAFETLER

Ülkemiz Avrupa’ya çok yakın olduğu için günlük kıyafetlerimizde millî ve dînî izler pek kalmadı. Eskiden tesettürlü kardeşlerimiz azdı ama -şükür ki- artık bu konuda daha rahatız. Geleneklerimizi düğünlerde ve millî kutlama günlerimizde devam ettirebiliyoruz.

Elbette Türkiye ile pek çok yönümüz gibi kıyafetlerimiz de birbirine benzer: şalvar, dolama (kaftan), fes, sırma (gümüş) yelek… Bu kıyafetleri özel günlerde giymeye gayret ediyoruz.

 

ULAŞIM

Kosova çok büyük bir yüzölçümüne sahip değil, bu yüzden burada ulaşım oldukça kolaydır. Şehir içi ulaşımda kullanılan halk otobüslerimiz var. Halk otobüsleri daha küçük olduğu için şehir içinde serî bir ulaşım sağlıyor. Fakat şehir içinde daha ziyâde taksiler tercih edilir. Taksi ücretlerinin de Türkiye’deki kadar pahalı olmadığını bilmenizde fayda var.

 

GÖR

OSMANLI ESERLERİ

Gör ki; Kosova’nın her yeri hâlâ Osmanlı’nın o kutsî nefesiyle doludur. Bizler de zaten kendimizi hiçbir zaman sizden ayrı görmedik. İşte bu yüzden, Avrupa bizi hiçbir zaman kendinden sayıp sahiplenmedi. Hattâ son yüzyılın savaşlarında hep kendi dindaşlarını desteklediğine de bütün dünya şâhittir. Savaşın ardından bağımsızlığımızı bile hepsinin tanımadığı, mâlûmunuz. Birçok şehrimizde hâlâ kiliseleri ve misyonerlik çalışmalarının devam ettiğini görürsünüz.

Daha önce de ifade ettiğim gibi en çok saldırıyı ve tahrîbâtı başkent Priştine yaşadı. O yüzden gezerken diğer şehirlerimize nazaran orada daha Avrupâî bir hava hissedersiniz. Tabii bu yine de nereye baksanız bir Osmanlı hâtırası görmenize engel değil.

Şüphesiz ki; Priştine’de en özel hâtıra, ‘I. Murad Meşhedi’dir. Hepinizin de bildiği gibi I. Kosova Zaferi’nin ardından Miloş Obiliç adlı Sırp, I. Murâd Hüdâvendigâr Han’ı savaş meydanında şehîd etti.

Murâd Hüdâvendigâr Han’ın duâsı kabul oldu, bedeni Balkanlar’a bir kurban olarak düştü. Şehîd edildiği yer, yani “Meşhed” bize böylece hâtıra kaldı. Meşhed çevresinde Murad Han’dan başka 10.000 şehidin yattığı söylenmektedir. Zaten buraya gelen her mü’min, yüreğinin derinliklerinde bunu hissedebiliyor.

Türbenin avlusunda türbeyle aynı yaşta olan bir karadut ağacı var. 500 yılı aşmış olmasına rağmen hâlâ yeşil. Her yıl yeniden yeşeren ağaç, artık yaşlılıktan meyve veremiyor.

Sanki buradaki şehitler gibi diri; sadece bizim gibi hareketli değil.

Buranın türbedârı, Buhâralı Hacı Ali ailesidir. Türbedârlık görevi bu ailede büyük bir hizmet mirası olarak nesilden nesle aktarılmıştır.

Murâd Han’ın meşhur duâsını da hatırlatmak isterim:

Sultan 1. Murad, mübarek Berât Gecesi’nde abdest alıp iki rekât hâcet namazı kıldı. Sonra ellerini açıp Cenâb-ı Hakk’a gözyaşları içinde şöyle yalvardı:

“Ya Rabbî! Bu fırtına, şu âciz Murad kulunun günahları yüzünden çıktıysa, masum askerlerimi cezalandırma!

Allahım! Onlar ki buraya kadar sadece senin adını yüceltmek ve İslâm’ı teblîğ etmek için geldiler.

 

İlahî! Bunca kere beni zaferden mahrum etmedin. Daima duâmı kabul buyurdun. Yine sana ilticâ ediyorum, duâmı kabul eyle. Bir yağmur nasîb eyle. Bu toz bulutu kalksın. Kâfirin askerini aşikâr görüp yüz yüze cenk edelim.

Ya İlâhî! Mülk de, bu kul da senindir. Ben âciz bir kulum. Benim niyetimi ve esrârımı en iyi sen bilirsin. Mal ve mülk maksadım değildir. Yalnız senin rızânı isterim.
Ya İlâhî! Bu mü’min askerleri küffâr elinde mağlup edip helâk eyleme! Onlara öyle bir zafer lütfet ki, bütün Müslümanlar bayram eylesin. Dilersen o bayram gününde şu Murad kulun yolunda kurban olsun.

Ya İlâhî! Bunca Müslüman askerin helâkine beni sebep kılma. Bunlara yardım eyle ve zafer bahşeyle. Bunlar için ben canımı kurban ederim, yeter ki tek sen beni şehîdler zümresine kabul eyle!

Asâkir-i İslâm için teslim-i ruha râzıyım. Tek ki, bu mü’minlerin uğruna benim rûhum fedâ olsun. Beni gazi kıldın. Sonunda da lütfen ve keremen şehîd eyle.
Âmin!”

Tüm Osmanlı eserlerini bu yazıda anlatmaya kalksam sayfalara sığmaz. Osmanlı’nın Kosova’da bıraktığı eserleri araştırsanız ne kadar çok eser olduğunu görürsünüz. Bu da ecdâdımızın bize bıraktığı hazinenin büyüklüğünü anlamanız için yeterlidir.

Sizden İstanbul’daki târihî yerlerin ismini saymanızı istesem kendinizi âciz hissederseniz. Kosova için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Unutmayın ki; I. Murâd Han’ın fethiyle biz Kosovalılar, İstanbullulardan önce Osmanlı olduk.

Kosova’nın şehirlerini sadece turist gözüyle değil kalp gözü ile de görmek lazım. İşte o zaman kendinizi tarihin içerisinde geziyor ve âdeta ecdâdı görüyor gibi hissedeceksiniz. Osmanlı’nın Avrupa’ya bıraktığı eserlere hayran kalacaksınız.

Bunlardan en meşhurları ve geldiğinizde mutlaka görmeniz gerekenler şunlardır:

 

CÂMİLER

Fatih Sultan Mehmet Câmi

Priştine’de Hünkâr Câmi olarak da bilinen Fatih Sultan Mehmet Câmii, şehir merkezinde bulunduğu için pek çoğumuzun buluşma yeridir ve her zaman kalabalıktır.

Pazar Câmii

Bu câmi, aynı zamanda “Taş Câmi” adıyla da anılır. Mekânın anlamı isminde saklıdır. Kosova’nın en eski câmiidir.

Sinan Paşa Câmii

Sinan Paşa’nın emriyle Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Mimarının şöhretiyle bu câmi sadece Kosova’da değil bütün dünyada ünlüdür.

Yaşar Paşa Câmii

Yaşar Paşa Câmii, Saat Kulesi ile Fatih Câmii’ne yakındır. Bu sayede kısa zamanda pek çok yeri ziyaret edebilirsiniz.

Cuma Câmii

Katedral olarak inşâ edilen bu mâbet, Osmanlı’nın câmiye çevirdiği çok ihtişamlı bir yapıdır. Cuma Câmi, 1950’li yıllardan sonra tekrar kiliseye çevrildi. 1999’da ise ibadete kapatıldı. 2004 yılında ‘UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı.

TABİÎ GÜZELLİKLERİ

Etrafı dağlarla çevrili olduğu için Avrupa’daki şehir havasının aksine temiz bir dağ havası vardır. Bu temiz hava sayesinde şifâ bulmak için dünyanın dört bir tarafından buraya gelen insanlar vardır.

Şar Dağları’nın yarısı, bizim sınırlarımızdadır. Büyük Türk Tepesi, 2747 metre ile dağın en yüksek tepesidir.

Şar Dağları’nda Avrupalıların da çok geldiği Prevallats Kayak ve Kamp Merkezi bulunuyor. Burası hem kışın hem de yazın pek çok ziyaretçinin geldiği turistik bir köydür. Buraya kışın kayakçılar, yazın ise kampçılar gelir. Yanı başında büyük bir ormanlık alan vardır. Zaten Kosova’nın her yeri ormanlık alanlarla ve ağaçlarla kaplıdır.

 

YE

ANA YEMEKLERİMİZ

Türkiye’ye geldiğim zaman yemeklerde pek de yadırgadığım bir şey olmadı. Gerçekten çoğu yemeğimiz ya aynı ya da çok benzer. En büyük fark; sizin yemeklerinizde baharat tadının daha baskın olması. Biz daha sâde yemeyi seviyoruz.

En temel gıdalarımız, un ve ettir. Yemeklerimizde en çok bu ikisini kullanırız. Sebze ve meyvemiz de boldur, elhamdülillah. Kosova’ya geldiğinizde yemek konusunda oldukça tanıdık tatlarla karşılaşacağınıza ve hiç zorluk çekmeyeceğinize garanti verebilirim.

Prizren’de kelle paça yiyebilirsiniz. Hüska Köftecisi’nde kale manzarasıyla beraber ‘Paşa Köftesi’ni yemeden buradan ayrılmayın derim. Üstüne de Konak’ta çay içerseniz mükemmel bir keyif olur.

Trileçe’miz ise duyduğum kadarıyla Türkiye’de de artık oldukça meşhur. Yine de manda sütü ve kaymağıyla yapılan trileçenin yerini tutar mı bilemem.

Özel günlerimizde yaptığımız bir yemeğimizin tarifini size vermek isterim:

TOPRAK TAVA

Malzemeler:

1 kilo yağlı dana eti veya kemikli et Bol soğan

4-5 adet domates 5 adet sivri biber 3 adet patlıcan

200-300 gr bamya

3 çay kaşığı kırmızı toz biber 3 çay kaşığı tuz

100 gr kadar ince parça halinde kesilmiş kuyruk yağı 2 su bardağı et suyu

 

YAPILIŞI:

Soğanları iyice kavurun ve iri iri doğranmış eti ilave edin. Sonra 5 bardak suda haşlayın. Tencerede 2 bardak su kalana kadar haşlanması yeterli.

Etleri süzgeç yardımı ile alıp bir fırın kabına koyun.

Ardından kabukları soyulmuş sebzeleri ve baharatları ekleyin. Sarımsakları da bütün olarak kullanırsanız iyi olur. Kalan et suyundan bir miktar dökün. Son olarak üstüne ince parça halinde kesilmiş kuyruk yağını serpin. Önceden ısıtılmış 200 derece fırına yerleştirin. Suyu azaldıkça kalan et suyundan üzerine dökün. Etler yumuşacık olup kızarınca fırından çıkarabilirsiniz.

 

Biz; sizi, Türkiye’yi çok seviyoruz. Biliyoruz ki; siz de ata yâdigârı bu toprakları, biz kardeşlerinizi çok seviyorsunuz. Hem dînimiz hem aslımız bir. Bir gün mutlaka kardeş ülkenizde sizi ağırlamak isteriz.

Rabbim dünyada da âhirette de kardeşliğimizi dâim etsin.

MERALDA MERYEM

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir